Sonra işler tuhaflaştı
Sürekli telefonundaydı.
Geç saatlere kadar “çalışıyordu”.
Yorgundu.
Ve bana sebepsiz yere ters davranıyordu.
“Kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum,” dedi bir gece.
“Az kalsın ölüyordum. Biraz yalnız kalmam lazım.”
Suçluluk duydum. Geri çekildim.
Ve o daha da uzaklaştı.
Cuma günü
Çocuklar hafta sonu anneme gidecekti. Deniz’in işi yoğundu.
Bir sürpriz planladım.
Evi temizledim. Mumlar yaktım. En sevdiği yemeği söyledim.
Tatlıyı unuttuğumu fark edince fırına çıktım.
Geri döndüğümde Deniz’in arabası garajdaydı.
İçeriden kahkahalar geliyordu.
Bir erkek.
Bir kadın.
Zeynep.
Küçük kız kardeşim.
Yatak odasının kapısını açtım.
Zaman durmadı.
Hayatım parçalanırken saat işlemeye devam etti.
Deniz kotunu çekmeye çalışıyordu.
Zeynep gömleği açık hâlde şifonyere yaslanmıştı.
“Meral… erken geldin,” dedi Deniz.
Bağırmadım.
Eşya fırlatmadım.
Çıktım.
Sonrası
En yakın arkadaşım Hande’ye gittim.
O gece eve dönmedim.
Ertesi sabah bir boşanma avukatıyla görüştüm.
Adı Pınar’dı.
“Buradan ayrılmak istiyorum,” dedim.
“Hızla ilerleriz,” dedi.
Boşandık.
Deniz bir daireye taşındı.
Ben çocuklarla evde kaldım.
Çocuklara yaşlarına ideal bir açıklama yaptım.
“Bu sizinle alakalı değil,” dedim.
“Elif bana ‘Bir hata mı yaptık?’ diye sordu.”
Kalbim paramparça oldu.
İlahi adalet
Aylar sonra Pınar aradı.
“Deniz’in şirketi mali usulsüzlük nedeniyle tahkîkat altında,” dedi.
“Ve Zeynep de buna karışmış.”
Altı ay sonra Hande’den bir bağlantı geldi.
Yerel haber:
‘Yerel İş İnsanı Zimmetine Para Geçirme Suçlamasıyla Tutuklandı.’
Fotoğrafta Deniz vardı.
Boşanma kesinleşti.
Ev benimdi.
Velayet bendeydi.
Son
Hâlâ birtakım geceler her şeyi hatırlıyorum.
Ama bundan sonra daha az ağlıyorum.
Çocuklarım bahçede oynuyor.
Yara izime dokunuyorum.
Sadece onun yaşamını kurtarmadım.
Nasıl bir insan olacağını o seçti.
Ben nasıl bir insan olduğumu kanıtladım.
Eğer biri bana ilahi adaletin ne olduğunu sorarsa, şunu söylüyorum:
İlahi adalet; sağlığımı, çocuklarımı ve onurumu alıp oradan yürüyebilmemdir.
Bitti.
Gerçekten bitti.